Eski Anadolu Türkçesi
11. ve 15. yüzyıllar arasında Anadolu'da konuşulan Türkçe / From Wikipedia, the free encyclopedia
Eski Anadolu Türkçesi veya Eski Türkiye Türkçesi, 13. yüzyılın başlarında oluşup sonrasında Anadolu ve Rumeli'de kullanılan Oğuz Türkçesi temelindeki ölü dildir. Batı Türkçesinin ilk dönemini teşkil eden Eski Anadolu Türkçesine Batı Türkçesinin bir oluş, bir kuruluş devresi olarak bakılmaktadır. Batı Türkçesini Eski Türkçeye bağlayan birçok bağlar bu devrede henüz kendisini iyice hissettirmektedir. Bu devreden sonraki Türkçede görülen birçok yeni şekiller bu devrede henüz Eski Türkçedeki eski şekillerinin izlerini taşımaktadırlar.
Eski Anadolu Türkçesi | |
---|---|
Türkî Türkçe | |
توركی توركجه | |
Telaffuz | Türkçe telaffuz: [ˈtyɾct͡ʃɛ] ( dinle) |
Ana dili olanlar | Anadolu beylikleri, Anadolu Selçuklu Devleti, Osmanlı İmparatorluğu |
Tarih | 13. yüzyıl başı |
Dil ailesi | |
Ardıl | Orta Azerbaycan dili |
Diyalektler | |
Yazı sistemi | Harekeyle uyarlanmış Arap alfabesi |
Resmî durumu | |
Resmî dil | Karamanoğulları Beyliği |
Dil kodları | |
ISO 639-3 | – |
Eski Anadolu Türkçesi bir taraftan böylece Eski Türkçenin izlerini taşırken diğer taraftan köklerde ve eklerde bazı ses ve şekil ayrılıkları göstermek suretiyle Osmanlı Türkçesi ve Türkiye Türkçesinden biraz farklı bir durum arz eder. Öyle ki Batı Türkçesi içinde Türkçe bakımından mevcut başlıca değişiklikler bu devre ile bundan sonraki iki devre arasındaki değişikliklerdir. Başka bir ifadeyle Batı Türkçesi yalnız Türkçe bakımından devrelere ayrılacak olursa Eski Anadolu Türkçesi ve Osmanlı Türkçesi-Türkiye Türkçesi diye ikiye ayırmak gerekir. Osmanlı Türkçesi ile Türkiye Türkçesi arasında Türkçe bakımından, Eski Anadolu Türkçesinden Osmanlı Türkçesinin ilk dönemlerine taşan birkaç şekil dışında, bariz bir ayrılık yoktur.
Eski Anadolu Türkçesi yabancı unsurlar bakımından Batı Türkçesinin en temiz devridir. Bu devirde Türkçeye Arapça ve Farsça unsurlar girmeye başlamıştır. Ancak bu unsurlar kesifliğini yavaş yavaş arttırmış ve ancak devrenin sonlarında geniş bir yayılma başlangıcı hâlini alarak Osmanlı Türkçesinin doğuşunu hazırlamıştır. Eski Anadolu metinlerinde görülen Arapça ve Farsça kelimeler henüz çok fazla olmadığı gibi devrenin sonlarına doğru artan terkipler de henüz açık ve basit bir durumdadır. Yabancı unsurlar bakımından bu devirde nazım ve mensur metinler arasında da oldukça fark vardır.
Gittikçe artan yabancı kelime ve terkipler daha çok nazım dilinde görülür. Nesir dili ise çok temiz ve duru bir Türkçe olarak devrenin sonunda bile Arapça ve Farsça kelimeler ve bilhassa terkiplerden mümkün olduğu kadar uzak kalmıştır. 15. asrın ortalarına doğru II. Murad devrinde geniş bir kültür hamlesinin ifadesi olarak meydana getirilen telif ve tercüme pek çok Türkçe eserin dili bunu açıkça göstermektedir. Nazım dilinde ise şiirin Fars taklitçiliği üzerine kurulması ve vezin, şekil zaruretleri yüzünden duruluk çok muhafaza edilememiş; Türkçedeki gelişmeler bakımından devre daha bitmeden, 15. asırda basit de olsa terkipler ve yabancı kelimeler çoğalmış ve Türkçeyi sarmıştır. Bu yüzden asrın ikinci yarısı Osmanlı Türkçesinin temelini atan, onun başlangıcını teşkil eden bir devir olmuş, Eski Anadolu Türkçesi Türkçenin hususiyetleri bakımından devrini ancak Osmanlı Türkçesinin başlarında tamamlamıştır.
Eski Anadolu Türkçesinin cümle yapısı ise Türkçenin başlangıçtan bugüne kadar hep aynı kalan normal cümle yapısı dışına çıkmamıştır. Gerek nesirde, gerek şiirde Türk cümlesi bu devirde normal, sade, anlaşılan, unsurları yerli yerinde ve doğru cümle olarak kalarak tercüme sadakati yüzünden nadir olarak kırıldığı yerler dışında umumiyetle sağlam yapısını muhafaza ederek Osmanlı Türkçesi devrine girmiştir.
Eski Anadolu Türkçesi, gramer şekilleri bakımından kısmen Eski Türkçeye bağlı olmakla birlikte, Kuzey ve Doğu Türkçelerine göre hızlı bir gelişme gösterdiği için bu dönemde yeni gramer şekilleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Eski Anadolu Türkçesini Anadolu'daki siyasi ve sosyal gelişmelere bağlı olarak kendi içinde Selçuklu Dönemi Türkçesi, Beylikler Dönemi Türkçesi ve Osmanlı Türkçesine Geçiş Dönemi Türkçesi olmak üzere üç döneme ayırmak mümkündür.
Anadolu Selçukluları döneminde bilim dili Arapça, resmî dil Farsça olduğu için Türkçeyle dinî, ahlaki özellikler taşıyan ve daha çok halka seslenen eserler yazılmıştır. Bu eserlerin yazılmasında beylerin kendi millî dil ve kültürlerine önem veren, Türkçe yazan bilim adamlarını ve şairlerini koruyup destekleyen tutumları oldukça etkili olmuştur. Bilhassa, I. Mehmed'in 15 Mayıs 1277'de buyurduğu "Bugünden sonra hiç kimse divanda, dergâhta, bârgâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dille konuşmayacaktır!" fermanı oldukça önemlidir. Selçukluların tarihe karışmasından sonra ortaya çıkan Anadolu beyliklerinde ise beylerin de millî geleneklere ve Türkçeye önem vermeleri sonucunda dil ve edebiyat açısından verimli bir dönem başlamıştır. Bu devirde Selçuklu döneminin az sayıdaki eserlerine karşılık yüzlerce eser meydana getirilmiştir. Arapça ve Farsça unsurların henüz fazla olmadığı bu dönemin Eski Türkçeden ayrılan özellikleri olmakla birlikte bugünkü Türkiye Türkçesinin de temelini oluşturur. Türkçenin bütün dönemlerinde olduğu gibi bu dönemde de gerek kelime köklerinde ve gerekse eklerde çeşitli etkenlerin tesiri ile bazı gelişme ve değişmeler gözlenmektedir.